

Kongre Hakkında Genel Bilgi
Türk İmmünoloji Derneği ve Acıbadem Üniversitesi’nin yoğun iş birliğiyle düzenlenen, Türkiye’nin ve dünyanın en saygın bilimsel etkinliklerinden biri olan 6. Uluslararası Moleküler İmmünoloji ve İmmünogenetik Kongresi (MIMIC), 28-30 Nisan 2025 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. Bu prestijli organizasyona, bağışıklık sistemi alanında çalışan akademisyenler, klinik uzmanlar ve araştırmacılar yoğun ilgi gösterdi. Kongrenin başkanlığını, Acıbadem Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden saygın öğretim üyesi Dr. Tolga Sütlü üstlendi. Etkinlik, dünya genelinde tanınmış bilim insanlarını ve kurumları bir araya getirerek, immünoloji ve genetik alanındaki en yeni gelişmelerin paylaşılması ve tartışılmasını sağladı.
Uluslararası Katılım ve Sunumlar
Yurt dışından Amerika, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda, İsviçre ve İtalya gibi ülkelerden toplam 8 farklı ülkeden 320’den fazla bilim insanı ve araştırmacı kongreye katıldı. Katılımcılar, Karolinska Enstitüsü, MD Anderson Kanser Merkezi, BioNtech gibi önde gelen kurumların yanı sıra birçok üniversite ve araştırma enstitüsünden gelen uzmanların güncel çalışmalarıyla zengin içeriklere tanıklık etti. Oturumlar, temel bilimsel araştırmalardan klinik uygulamalara, kanser aşılarından yeni nesil immünoterapi yaklaşımlarına kadar geniş bir yelpazede düzenlendi. Bu sayede, enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar ve kanser gibi temel konular detaylı şekilde ele alındı.
Bilimsel Güncel Gelişmeler ve Yenilikler
Kongre süresince, özellikle bağışıklık sisteminin çeşitli hastalıklar üzerindeki etkileri ve yeni tedavi yöntemleri yoğun şekilde tartışıldı. Yenilikçi biyolojik ilaçlar, hücresel tedavi yaklaşımları ve kişiye özel tedavi stratejileri öne çıktı. Firmaların düzenlediği dört ayrı uydu sempozyumda, sektördeki en yeni teknolojik gelişmeler ve klinik uygulama örnekleri katılımcılarla paylaşıldı. Ayrıca, toplumda önemli bir sağlık sorunu olan Primer İmmün Yetersizlikleri konusunda farkındalık artırmak amacıyla gerçekleştirilen Balon Uçurma Etkinliği büyük ilgi gördü. Bu etkinlik, erken tanı ve tedavinin önemine vurgu yaparak, hastaların yaşam kalitesini artırmayı hedefledi.
Kanserle Mücadelede Yeni Umut: NK Hücreleri
Acıbadem Üniversitesi’nde yürütülen ileri düzey araştırmalar, doğal öldürücü NK (Natural Killer) hücrelerinin kanser immünoterapisinde devrim yaratma potansiyelini ortaya koyuyor. Bu hücrelerin, sağlıklı hücrelere zarar vermeden sadece hastalıklı hücreleri hedef alarak etkili bir savaş yürüttüğü gösteriliyor. Kongre Başkanı ve aynı zamanda Acıbadem Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Tolga Sütlü, yaptığı açıklamada, “CAR-T ve NK hücreleriyle lösemi, lenfoma ve melanom gibi kanser türlerine karşı umut vaat eden sonuçlar alıyoruz. Bağışıklık sistemini güçlendirerek, daha güvenli ve yan etkisi az olan tedavi seçenekleri üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. NK hücreleri, kandan veya kordon kanından ayrıştırılarak veya kök hücrelere dönüştürülerek kullanılabiliyor. Bu gelişmeler, “yaşayan ilaç” konseptine uygun yeni tedavi modellerinin önünü açıyor. Hedefimiz, vücutta sürekli kalacak ve kanserle savaşmaya devam edecek hücreler geliştirmek. Halen deneme aşamasında olmasına rağmen, klinik uygulamaların önümüzdeki 4-5 yıl içinde tamamlanmasını öngörüyoruz.” şeklinde konuştu.
mRNA Teknolojisi ve Kanser Aşıları
Johannes Gutenberg Üniversitesi ve BioNTech’in bilim insanlarından Dr. Mustafa Diken, mRNA teknolojisinin kanser ve otoimmün hastalıkların tedavisinde devrim yaratabileceğine dikkat çekti. Özellikle COVID-19 aşısının geliştirilmesinde kullanılan bu teknolojinin, şimdi kanser ve diğer ciddi hastalıkların tedavisinde de umut vadettiğini belirtti. Dr. Diken, “Yaptığımız çalışmalar, mRNA bazlı aşıların akciğer, karaciğer ve lenf tümörlerini küçülttüğünü, hatta metastaz yapmış kanserlerde bile etkili olduğunu gösteriyor. Pankreas kanseri tedavisinde çalışmalarımız sürüyor. Ameliyat sonrası hastalara uygulanan aşılar, iyileşme oranlarını artırıyor. Kişiye özel tedavi stratejileri, modern tıbbın önceliği haline geliyor. Bu gelişmeler sayesinde, önümüzdeki yıllarda kanser aşıları tedavi protokolüne entegre olacak.” dedi.
Aşıların Toplum Sağlığındaki Rolü ve Yanlış Bilgiler
MIMIC kongresinde, toplum sağlığı açısından aşının önemi ve halk arasında yaygınlaşan yanlış bilgilendirme konusu da detaylı şekilde ele alındı. Avrupa İmmünoloji Dernekleri Federasyonu (EFIS) Başkanı Prof. Dr. Bojan Polić, aşı karşıtlığının bilimsel temeli olmadığını ve bu tutumun, önlenebilir pek çok hastalığın yeniden salgın haline gelmesine neden olduğunu vurguladı. Prof. Polić, “Aşılar, çiçek hastalığını yok etti, kızamık ve çocuk felci gibi ölümcül hastalıkların azalmasını sağladı. Bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasını engelleyerek, salgın risklerini azaltıyor. Ayrıca, COVID-19 sürecinde mRNA teknolojisinde yaşanan gelişmeler, kanser ve otoimmün hastalıklar için de yeni aşıların geliştirilmesine imkan tanıyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde, bakteriyel ve viral hastalıkların yanı sıra, kanseri önleyici ve tedavi edici aşılar da hayatımıza girmeye başlayacak.” şeklinde konuştu.
Bağışıklık Sisteminin Güncel ve Gelecekteki Potansiyeli
Prof. Dr. Bojan Polić, yeni nesil antikorlar, CAR-T ve NK hücre tedavileri ile hücresel veziküllerin kullanımı sayesinde, iltihabi ve otoimmün hastalıkların kontrol altına alınmasında büyük ilerlemeler kaydedildiğini belirtti. Ayrıca, gelişmiş genetik ve moleküler testler sayesinde hastalıkların mekanizması daha iyi anlaşılıyor ve kişiye özel tedavi seçenekleri sunuluyor. Bu gelişmeler, özellikle kanser, romatizmal hastalıklar ve nörolojik hastalıklar gibi alanlarda umut vadeden çözümler sağlıyor. Bu bağlamda, Türkiye’de immünoloji alanında yeni atılımların hız kazandığını ve genç bilim insanlarının bu alandaki gelişmelerde önemli rol oynadığını ifade etti. Prof. Polić, “Gelecek oldukça parlak. Bilimsel araştırmalar ve teknolojik gelişmeler sayesinde, sağlık alanında devrim niteliğinde adımlar atılıyor.” dedi.
Bağışıklık Sisteminin Beyin Sağlığıyla Sıkı Bağlantısı
Türk İmmünoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Arzu Aral, bağışıklık sistemi ve beyin sağlığı arasındaki derin ilişkiye dikkat çekti. Çevresel faktörlerin bağışıklık sistemine etkisi, nörodejeneratif hastalıklar ve yeni tedavi yaklaşımları üzerine yapılan bilimsel çalışmaların hızla arttığını belirtti. Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının immünolojik mekanizmaları ile ilişkili olduğunu ve bu hastalıkların tedavisinde bağışıklık sisteminin modüle edilmesiyle yeni umutların doğduğunu vurguladı. Prof. Aral, “Alzheimer tedavisinde kullanılan bazı monoklonal antikorlar, beyin içerisindeki amiloid plak birikimini azaltmaya yönelik olsa da, klinik fayda ve güvenlik açısından henüz tam anlamıyla kullanılmıyor. Buna rağmen, hücresel tedavi ve immünoterapi yaklaşımları, nörolojik hastalıkların tedavisinde yeni ufuklar açıyor. Moleküler ve immünolojik mekanizmaların daha iyi anlaşılmasıyla, gelecekte bu hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde yeni ve etkili yöntemler geliştirilecek.” şeklinde konuştu.