reklam
reklam
DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN
reklam

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan Deprem ve Toplum Psikolojisine Dair Değerlendirmeler

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem ve toplum psikolojisi üzerine önemli değerlendirmeler yapıyor. Detaylar için okuyunuz.

Yayınlanma Tarihi : Google News
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan Deprem ve Toplum Psikolojisine Dair Değerlendirmeler
reklam

Depreme Çok Boyutlu Bir Bakış Açısıyla Yaklaşmak Gerekir

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve alanında tanınmış psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’nin güneydoğusunu sarsan 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından toplumda artan korku ve kaygı duygularını detaylı bir şekilde analiz etti. Depremi yalnızca yer bilimleri açısından değil, psikolojik ve toplumsal açıdan da bütünsel bir perspektifle değerlendirmek gerektiğine vurgu yaptı.

Prof. Tarhan, “Deprem gibi doğal afetlere 360 derece bütüncül bir yaklaşımla bakmak şarttır. Sadece jeolojik veriler değil, insanların ruh hali, korku ve kaygı seviyeleri de dikkate alınmalı. Deprem sonrası psikolojik süreç üç aşamadan oluşuyor. İlk 15 gün içinde yaşanan akut stres doğaldır ve çoğu zaman kendiliğinden iyileşir. Eğer bu durum dört hafta geçmesine rağmen devam ederse, posttravmatik stres bozukluğu riski artar. Sekiz haftayı aşan durumlarda ise uzman desteği alınması kaçınılmaz hale gelir.” dedi.

Deprem Korkusunun Kişilik Yapısına Göre Farklılık Göstermesi

Deprem korkusunun bireylerin kişilik özelliklerine göre farklı şekillerde ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bazı insanlar dışarıdan sakin ve kontrollü görünse de içsel olarak büyük bir panik yaşayabilir. Bu, bazen savunma mekanizması olarak işlev görür; kendini koruma amacı taşır. Ancak, çözüm bulunamadığında bu korku kronik strese dönüşebilir ve yaşam kalitesini olumsuz etkiler.” şeklinde görüşlerini paylaştı.

Deprem korkusunun artmasında belirsizlik, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının büyük rol oynadığını belirten Tarhan, özellikle Japonya gibi gelişmiş ve güçlü altyapıya sahip toplumların, bu korkuları azaltmada daha başarılı olduğunu örneklerle açıkladı.

Sorgulamadan, İnanç ve Güven Temeline Dayanmadan Gerçekleri Anlamak Zor

Deprem tahminleri ve kamuoyunu etkileyen çeşitli açıklamaların karmaşık ve çelişkili olabileceğine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her uzman kendi perspektifinden değerlendirmeler yapıyor. Bu nedenle, bilimsel tartışmaların ekranlar yerine, kapalı ve uzmanlar arasında gerçekleştirilen platformlarda yapılması daha doğru olur. Resmi kurumlar, uzmanların görüşlerini bilimsel verilere dayanarak, toplumla güven verici ve net bir dille paylaşmalı. Aksi takdirde, halkta artan kaygı ve güvensizlik hali büyüyebilir.” diyerek uyarılarda bulundu.

Toplumsal Stres ve Güvensizlik Duygularında Artış

Depremin ardından toplumda kronik stres ve belirsizlik duygularının yaygınlaştığını ifade eden Tarhan, “Bu tarz olaylar, toplumsal düzeyde stres ve gerilimi artırır. Tartışmalar, çatışmalar ve şiddet olaylarının artış gösterebileceği bir ortam oluşabilir. Zaten var olan suç oranları da bu dönemlerde daha da yükselebilir. Bu noktada, liderliğin ve yöneticilerin güven verici iletişim kurması büyük önem taşır.” dedi. Ayrıca, güven kaybının krizleri derinleştirdiğine dikkat çekti.

İletişim Sistemlerinin Yetersizliği ve Çözüm Arayışları

Deprem sonrası iletişim altyapısının yetersiz kalması ve bunun getirdiği zorlukları da değerlendiren Tarhan, “İnternet ve telefon altyapısı çöktü, iletişim aksadı. Bu durum, kriz yönetimini olumsuz etkiledi. Devletin ve ilgili kurumların afetlere karşı önceden hazırlıklı olması, kriz anında hızlı ve etkili iletişim kurabilmesi büyük önem taşır. Vatandaşlar, vergilerini ödüyor; karşılığında etkili kriz yönetimi ve iletişim bekliyor.” şeklinde görüşlerini belirtti.

Deprem Kaygısıyla Başa Çıkmak İçin Beyin Egzersizleri ve Psikolojik Destek

Deprem korkusuyla baş etme yolları arasında “kabul egzersizleri”nin önemli bir yer tuttuğunu anlatan Prof. Dr. Tarhan, Japonların da kullandığı ‘Acceptance and Commitment Therapy’ (Kabul ve Kararlılık Terapisi) tekniklerini önerdi. Bu egzersizlerin temel adımlarını şöyle sıraladı:

  • Korkuya Şefkatle Yaklaşmak: Korkuyu reddetmek yerine, onu kabul etmek ve onunla barışmak önemlidir.
  • Nefes ve Kas Gerginliği Egzersizleri: Derin nefes teknikleri ve bedenle iletişim kurmak, stresin azalmasına yardımcı olur.
  • Geçmişteki Stresleri Hatırlayıp Şükran Duygusunu Artırmak: “Şu anda sağlıklıyım, şu an bilincim yerinde” gibi olumlu düşünceler zihni rahatlatır.
  • Zihinsel Sığınak Oluşturmak: Kendini büyük bir anlamın parçası hissetmek, içsel gücü artırır.
  • Yüksek Bir Güvene Dayanmak: İnanç veya evrende bir düzen olduğunu kabul ederek, yüksek varlığa güvenmek, panik anlarında yalnız olmadığını bilmek önemli.

Sosyal Temas ve İnsan Bağlarının Psikolojik Faydaları

Deprem gecesinde insanların aileleriyle birlikte olma ihtiyacının arttığını belirten Tarhan, “Bu içgüdüsel bir davranıştır ve sosyal temas, travmanın etkisini hafifletir.” diyerek, toplumsal bağların, psikolojik iyileşmede önemli bir rol oynadığını vurguladı.

Travmanın Anlam Arayışını Derinleştirmesi

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, travma anlarında insanların, hayat, değerler, ilişkiler ve benlik kavramlarını yeniden gözden geçirdiğine dikkat çekti. “Korkuyu kabul etmek, kendine şefkat göstermek ve geçmişi pozitif bir bakış açısıyla değerlendirmek, ruh sağlığını güçlendirir” dedi. Ayrıca, kontrol duygusu yüksek olan kişilerin, korkuyu daha yoğun yaşama eğiliminde olduğunu belirtti ve örnekler verdi.

Çocuklarda Travma ve Güvenli Ortamlar

Çocukların deprem gibi travmatik olaylara verdiği tepkilerin yaş grubuna göre farklılık gösterdiğine vurgu yapan Tarhan, “0-6 yaş arasındaki çocuklar, en çok bağlılık ve güven ilişkisine ihtiyaç duyar. Bu yaşta çocuklar, anne-bey ile birlikte olmak ve onların yanında olmak sayesinde güven duygusu kazanır. Bu dönemde çocuklara, olayları sorgulamadan, duygularını ifade etmelerine izin vermek gerekir.” dedi. 6 yaş ve üzeri çocuklar ise, olayları anlamlandırma ve sorgulama aşamasına geçerler. “Çocukların sorularını cevaplamak ve duygularını anlamaya çalışmak, onların travmayla başa çıkmasını kolaylaştırır” diye ekledi. Ayrıca, aile tutumunun ve ebeveynlerin davranışlarının, çocukların dayanıklılığını doğrudan etkilediğine dikkat çekti.

Gençlerin Deprem Kaygıları ve Psikolojik Tepkileri

Gençlerin deprem sonrası yaşadıkları kaygı ve psikolojik etkileri hakkında da detaylı bilgiler veren Tarhan, özellikle ergenlik döneminde kimlik sorgulamalarının ve anlam arayışlarının doğal olduğunu vurguladı. “Bu dönemde gençler, ‘Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Neden böyle oluyor?’ gibi sorularla yoğun şekilde ilgilenir. Deprem gibi büyük olaylar, bu sorgulamaları tetikler ve gençlerin iç dünyasında derin etkiler bırakabilir.” dedi. Ayrıca, gençlerin sosyal bağlarının güçlendirilmesi ve aidiyet duygusunun arttırılmasıyla, bu dönemde psikolojik dayanıklılıklarının artırılabileceğine işaret etti.

Narsistik Kişilikler ve Deprem Korkusu

Narsistik kişilik özelliklerine sahip bireylerin, dışarıdan güçlü ve kayıtsız görünse de aslında en çok korkan ve endişe yaşayan kişiler olduklarını belirten Tarhan, “Narsistik kişiler, güçlü rolü oynamaya çalışır ve korkularını gizlerler. Ancak, gerçek anlamda güvende olmadıklarında, en hızlı kaçış ve panik tepkisi gösterebilirler. Bu nedenle, bu tür kişiler üzerinde özel psikolojik destek ve yaklaşım gerekebilir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Zorluklar, Daha Büyük Bir Anlam ve Birliktelik Fırsatı Sunar

Türkiye’nin jeopolitik konumu ve tarihsel tecrübeleri ışığında, yaşanan krizlerin insanlara daha büyük anlamlar kazandırma potansiyeli taşıdığına değinen Tarhan, “Üzerinde yaşadığımız zorluklar, aslında yeni bir amaç ve yön belirlemek için fırsattır. Geçmişteki büyük krizler, ülkeyi daha güçlü bir noktaya taşımıştır. Şimdi de, birlik ve beraberlik ruhu ile yeni hedefler belirlenmeli ve ortak bir vizyon oluşturulmalıdır.” dedi.

Kucaklayıcı ve Kapsayıcı Bir Toplumsal Atmosferin Gerekliliği

Herkesin kendini sorgulaması ve toplumun bütün kesimlerinin bir arada hareket etmesi gerekliliğine vurgu yapan Tarhan, “Türkiye’nin şu anda, daha çok kucaklayıcı ve kapsayıcı bir ortam oluşturması şarttır. Toplumda var olan gerilimleri azaltmak ve yeniden güven duygusunu inşa etmek için herkesin kendini geliştirmesi ve empati yapması önemlidir. Bu olaylar, bize ne öğretti sorusunu kendimize sormalıyız.” şeklinde sözlerini tamamladı.

reklam