TBMM’de tartışılan Hayvanları Muhafaza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine yönelik TBB olarak, “kısırlaştır-aşıla-yaşat” siyasetinin benimsenmesi gerektiğine vurgu yaptıklarını söyleyen İmamoğlu, “TBB olarak canlıların hayatına son vermeden kısırlaştır-aşıla-yaşat siyasetinin en üst düzeyde bir seferberlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa belediyelerimiz ortasında uyum gerek ilçeler gerekse vilayette hudut vilayetlerde tahlil çok büyük kıymet taşımaktadır. Kısırlaştırma süreçlerinin süpürme halinde yapılması sayesinde bölgesel olarak kısırlaştırılmamış hayvan kalmaması amaç olmalıdır. İlgili bakanlıklar tarafından mevcut yasaya nazaran yapılması elzem kontrollerin de yapılmadığını belirtmemiz gerekir. Yerel yönetimlerle iş birliği yoluna ivedilikle gidilmeli. Bu hususta çok eksik bir vakit dilimi işletilmiştir. Bu iş birliği yapılmamaktadır” dedi.
Kentlerdeki denetimsiz göçmen probleminin en büyük yansımalarının mahallî idarelere olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Kayıt dışı göçmenler mahallî idarelerin nüfusuna kayıtlı değiller. Yani bizler Hazine’den bir hisse alamıyoruz. Merkezi bütçeden bir hisse alamadığımız ortamda biz mahallî idareler olarak bu kentte yaşayan bu nüfusa kendi vatandaşımıza verdiğimiz bütün hizmetleri de veriyor durumdayız. Dünya genelinde bilhassa mültecilerin yüzde 60’ı kentsel alanlara yerleşmiş iken Türkiye’de bu oran yüzde 98’in üzerinde ve yüzde 98 oranında beşerler kentlerde. Bu durum birlikte yaşamanın gerçek zorlukları bilhassa yerelde tecrübeleniyor. Ekonomik, toplumsal, kültürel alanda çok sıkıntı bir periyodu kentlerde yaşadığımız bir gerçek” diye konuştu.
“Kayyım uygulamasının tümden bu ülkenin gündeminden kalkması şarttır” diyen İmamoğlu, “Ülkemiz mahallî demokrasisine, milletimizin demokrasiye olan inancına yaralar açmaktadır ve 86 milyon yurtsever vatandaşımızın bu memleketin eşit hissedarı olan yurttaşlarımızın yaşadığı bu cennet vatanda hiçbir beldemizin bu cins uygulamaları hak etmediğini düşünmekteyiz” sözlerini kullandı.
ALTINDAĞ / ANKARA
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Lideri ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği Encümen Toplantısı’na katıldı. TBB Konağı’nda düzenen toplantıda TBB Encümen üyeleri Diyarbakır, Eskişehir, Mardin, Mersin, Şanlıurfa, Adıyaman, Artvin, Edirne, Nevşehir, Zonguldak, Ankara Keçiören, Konya Selçuk belediye liderleri da hazır bulundu. Encümen Toplantısı’nda Sarsıntı Bölgesi Araştırma Komitesi Kurulması, Tasarruf Önlemlerinden Kaynaklı Meseleler, TBB Yardımları, Avrupa Hareketlilik Haftası Programı, Belediye Meseleleri ve Tahliline Ait Hareket Planı, Kayyım Uygulamasının Hukuksal Çerçevesi gündem hususları görüşüldü.
“BAZI LOKAL İDARELERİN HİZMETLERİNİN ENGELLEDİĞİNİ DE TESPİT ETMİŞ DURUMDAYIZ”
Toplantı sonrası basın açıklaması yapan İmamoğlu, “Bu encümen toplantısındaki gündemle ilgili kimi bilgiler aktaracağım. TBB olarak lokal idarelerin bilhassa bu devir içinde bulunduğu her türlü badireyi takip eden bir tesirli, ilgili süreci ortaya koyacağız. Bu nedenle gündeme dair çabucak hemen her hususta kurullarımız var ve kurullarımızı çok faal bir biçimde çalıştıracağımızı kamuoyuyla paylaşmak isterim. Bu çalışmalar süratlice başladı. Orta vermeden toplantılar yapıyoruz ve toplantılar ekseninde de açıkçası yeni kararlar ve yeni çalışma başlıklarıyla yolumuzu hayli ağır bir takvime tabi tutuyoruz. Olağan bugün muhakkak ekonomik şartlar paralelinde mahallî idarelerin çok ağır problemler içerisinde olduğu bir gerçek. Çok büyük boyutlara ulaşan enflasyonun tesiri, yakıt, güç fiyatlarındaki yüksek artış hakikaten hizmet maliyetlerimizi çok yüksek düzeylere taşımakta. Bu manada birtakım mahallî idarelerin hizmetlerinin engellediğini de tespit etmiş durumdayız” dedi.
“SOSYAL YARDIMA MUHTAÇ AİLELERİN SAYILARININ ARTTIĞINI TESPİT ETMİŞ DURUMDAYIZ”
“Tabii belediyelerin ve belediye liderlerimizin yöneticilerimizin ne kadar güçlü bir uğraşla hareket ettiklerini hiçbir hemşehrimizi güç durumda bırakmamak ismine güçlü bir seferberlik denebilecek düzeyde çalışmalar yürüttüklerini biliyorum” diyen İmamoğlu, şu sözleri kullandı:
“Bu manada bilhassa ekonomik olarak yürütülen bu siyasetler çerçevesinde ülkemizin tamamında toplumsal yardıma muhtaç ailelerin sayılarının arttığını da istatistiki olarak tespit etmiş durumdayız. Bu da yeniden belediyelerimizin bütçelerinin bu istikamete evrilmesini ve bu tarafta de vatandaşlarımızın gereksinimlerine mutlak katkı sunma konusunda uğraş gösterdiklerini ve arkadaşlarımızla hemfikir olduk ve paylaştık. Doğal olarak toplumsal yardım hisseleri bütçede artıyor. Olağan kentlerimizin muhtaçlık duyduğu birçok farklı yeni yatırımlar kelam konusu. Bu istikamette de çalışmalarımız tesirli bir formda sürüyor.”
“KATKILARIMIZLA SARSINTI BÖLGESİNDE OLMAYI HEDEFLİYORUZ”
“Özellikle bugün birkaç mevzu hakkında sizlere özel bilgi paylaşmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi sarsıntı bölgesinde araştırma yapacak olan kurulumuz çalışmalarına başladı. Sürüyor. Buna taraf vermek ismine metodolojiyi paylaştık. Zelzele bölgesinde yapılan hizmetler hem merkezi yönetim hem lokal yönetim boyutunda sürecin nasıl yönetildiği ve yürütüldüğü konusundaki tespitler, TBB üzerine düşen sorumluluklar, görevler ve elbette kamuoyuna dönük birtakım sonuçları içerecek bir biçimde bir aylık müddet içerisinde tamamlanmasını öngörüyoruz ve bu tamamlandığı an prestijiyle da yerinde yaptığımız bu tespitler çerçevesinde hem TBB’nin aksiyon planı ortaya çıkmış olacak. Katkılarımızla o bölgede olmayı hedefliyoruz. Tıpkı vakitte o sonuçları açıklayacağımız encümen toplantımızı da zelzele bölgesindeki bir kentimizde yapmayı arkadaşlarımızla karar verdik.”
“ADİL OLMAYAN TAKVİYE SÜRECİNİN ADİL BİR TABANA KAVUŞACAK”
“Özellikle dayanaklar yapılmasıyla ilgili son beş yıla dönük bir bakış ortaya koyduk. 2019 ve 2023 yılları dahil olmak üzere ve bu çerçevede ne yazık ki adil olmayan dayanak sürecinin adil bir yere kavuşması, hak eden belediyelerle belediyeler birliği bütçesinde ve başta araç dayanağının sunulmasıyla ilgili planlamanın yapılması ve ona nazaran bir algoritmanın önümüze koyulması ki kimi hassas hususların daha öncelikli ele alınması konusunda da karar birliğine vardık. Bu bahislerin elbette başında şu anda sarsıntı bölgemize yapılacak hizmetler ve bütçe transferleri gelmekte. Tasarruf önlemleri çerçevesinde birtakım usul zorlukları ve tanımların belediyeleri güç duruma bıraktığına dair başlıklarımız kelam konusu ve bu başlıklar tespit edildi. Bunların içerik nasıl bir düzenlemeye muhtaç olduğu konusunda da arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor ve bu çalışmanın sonucunu da hem ilgili bakanlıklarla paylaşıyor olacağız hem de kamuoyuyla. Bir sonraki encümenimizde paylaşacağız.”
“AVRUPA HAREKETLİLİK HAFTASI”
“Avrupa Hareketlilik Haftasına dair faal bir çalışmayı da arkadaşlarım bugün bizlere sundular ve inşallah Avrupa Hareketlilik Haftası dahilinde kentlerimizde hem karbon salınımını azaltan hem sıfır karbona yanlışsız gaye koyan kentlerimizde insan hareketliliğini, bisiklet kullanım alışkanlığını, coğrafik özelliklerine nazaran toplu taşımaya yönlenmeyi, fosil yakıt araçların azaltılmasına dönük aktiflik ve faaliyetlerin arttırılması ve başlıklarıyla teklifleri tekrar lokal idarelerle paylaşıyor olacağız.”
“DÜNYA GENELİNDE BİLHASSA MÜLTECİLERİN YÜZDE 60’I KENTSEL ALANLARA YERLEŞMİŞ İKEN TÜRKİYE’DE BU ORAN YÜZDE 98’İN ÜZERİNDE”
“Değerli vatandaşlarımızla göçmen ve sığınmacılar konusunu da ele aldığımızı ve bu kapsamda bilhassa lokal idarelerin nasıl güç durumda bırakıldığına da dikkat çektik. Biliyoruz ki ve bilhassa kayıt dışı göçmenler lokal idarelerin nüfusuna kayıtlı değiller. Yani bizler hazineden bir hisse alamıyoruz. Merkezi bütçeden bir hisse alamadığımız ortamda biz mahallî idareler olarak bu kentte yaşayan bu nüfusa kendi vatandaşımıza verdiğimiz bütün hizmetleri de veriyor durumdayız. Alışılmış şöyle bir enteresan bir yüzdeyi de paylaşmak isterim. Dünya genelinde bilhassa mültecilerin yüzde 60’ı kentsel alanlara yerleşmiş iken Türkiye’de bu oran yüzde 98’in üzerinde ve yüzde 98 oranında beşerler kentlerde. Bu durum birlikte yaşamanın gerçek zorlukları bilhassa yerelde tecrübeleniyor. Ekonomik, toplumsal, kültürel alanda çok güç bir periyodu kentlerde yaşadığımız bir gerçek.”
“16 MİLYON YERİNE 20 MİLYONA YAKIN BEŞERE SU VERİYOR DURUMDAYIZ”
“Bugün resmi nüfusu 16 milyona yakın İstanbul’umuzda yalnızca süreksiz müdafaa ve ikamet müsaadeli 1 milyonun üzerinde kayıtlı nüfus var. Doğal buna kaçak olan sistemsiz göçmenler ve vatandaşlık alanlar dahil edildiğinde bu sayının 2, 2 buçuk katı oranında büyüdüğünü tespit etmiş durumdayız. Çünkü bunu su tüketiminde de şu anda tespit edebiliyoruz. 180 litre su tüketimi günde var iken ortalama şu anda biz 225 litreyi aşan sayılara ulaşmış bir tüketimle karşı karşıyayız. Yani bu demek oluyor ki 16 milyon yerine 20 milyona yakın beşere İstanbul örneğinde su veriyor durumdayız. Hasebiyle biz natürel lokal idarelerde bu hizmetlerimizi en üst düzeye taşımak ismine kentlerimizin desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
“BU GÜÇ ORTAMDA LOKAL İDARELERİN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
“Bu çerçevede büyükşehir belediye hisselerinin dağıtımındaki adaletsizliğin giderilmesi, yıllık kişi başı hisse ortalamasının altında kalan büyükşehir belediyelerin ortalamalarının oraya yaklaştırılması, mahalli yönetimler genel bütçe vergi gelirlerinden Türk vatandaşı olan nüfusumuza ayrılan bütçe hisselerinin sığınma sayısını da içerecek formda kıymetlendirilmesi ve ona nazaran bu sıkıntı ortamda lokal idarelerin güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa belediyelerin göç ile ilgili çalışma ve projelerine yönelik ek mali dayanağın de belediyelere kullandırılması gerekiyor. Memleketler arası finansmanın belediyeler nezdinde de devreye sokulması ve bölgesel gereksinimlerin gözetilerek belediyelere bu türlü bir bütçenin hisselerinin aktarılması koşuldur diye düşünüyoruz. Bilhassa belediyelerin genel bütçe vergi gelirleri hisselerinde yapılan kesintilerin aşikâr bir mühlet uygulanmaması bu devirde her belediyemiz için kıymetli bir avantaja dönüşecektir. Çünkü az evvel söylediğim üzere bugün ekonomik şartlarında belediyeler toplumsal dayanak dahil olmak üzere her bahiste vatandaşlarımıza dayanak olma konusunda büyük çaba içerisinde.”
“ENGELLEYİCİ ÇALIŞMALARIN YAPILMASI SIKINTIYI DAHA ÖLÇÜLEBİLİR VE GÖZETLENEBİLİR BİR BASAMAĞA KAVUŞTURACAKTIR”
“Belediyelerin mali yapıları, ölçekleri ve sığınmacı sayısı gözetilerek az evvel tabir ettiğim ek dayanak sıkıntısını çok kıymetli buluyoruz. Bilhassa göç idaresi konusunda vazife, yetki ve sorumluluklarının belediyeler nezdinde hiç dikkate alınmaması ve bilhassa ulusal seviyede yapılan bir kadro çalışmalar, ataklar şeffaflıkla ilgili problemlerin giderilmesinin bu ülkemiz çapında büyük bir sorun olarak gözetlenen göçmen vatandaşlarımıza dönük süreçlerin göçmen nüfusla ahenk çalışmaları, göçmen nüfusla bağları ve ülkemize asla yakışmayacak imgelerin olmaması noktasında mahallî idarelerin de merkezi yönetimle bir arada aktif eş güdüm sağlayabilmesiyle ilgili hem düzenlemelere muhtaç olduğumuzun hem de önemli bir şeffaflığa muhtaçlık duyduğumuzun da altını çizmek isterim. Bilhassa kayıt dışı istihdamın ve kayıt dışı iş yeri açılması sıkıntısında de gerekli düzenlemelerin ve engelleyici çalışmaların yapılması sıkıntıyı daha ölçülebilir ve gözetlenebilir bir kademeye kavuşturacaktır.”
BELEDİYELERİNİN TEMSİLİNİN SAĞLANMASI ÇAĞRISI
“Kaynak israfının önüne geçilmesi sorununda de kurumlar ortası bağlantının bu sorunda az evvel söylediğim o şeffaflığın, bilgi akışının yapılması, ortak toplantıların olması, sivil toplum kuruluşlarının da bu çerçevede sıkıntıya dahil edilmesi kıymetli bir gündem. İçişleri Bakanlığı’nın bünyesinde oluşturulan göç kurulunda Türkiye Belediyeler Birliği aracılığıyla bilhassa sığınmacı nüfusun ağır bulunduğu vilayet ve ilçe belediyelerinin temsilinin sağlanması davetini da yapmak istiyorum. Vilayet göç heyetlerinde belediyelerin faal iştiraki sağlanmalı, yetki ve misyonu de net olarak belirlenmelidir. Göç konusunda farklılaşan bölgesel ve lokal ölçekteki sıkıntıların tahlili için bölgesel tahliller ve stratejik planların hazırlanmasına evvel ve stratejilerin belirlenmesine yönelik çalışmalarda yapılmalıdır. Belediyeler olarak ortak taleplerimizin bu doğrultuda sıralandığını kamuoyuyla paylaşıyorum.”
“KAYYIM UYGULAMASININ TÜMDEN BU ÜLKENİN GÜNDEMİNDEN KALKMASI ŞARTTIR”
“Bir diğer husus tekrar gündeme aldığımız ne yazık ki ülkemizde artık bir alışkanlık üzere ya da bir rutin uygulama üzere gündemde olan ve yapılan, hatta gündemde tutulmaya uğraş edilen kayyım uygulamasıdır. Kayyım uygulamasının tümden bu ülkenin gündeminden kalkması koşuldur. Kayyım uygulamasıyla ilgili gördüğümüz tüzel sakıncaları elbette sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Anayasa’da İçişleri Bakanı’na vazifeyle ilgili kabahatler için uzaklaştırma yetkisi verilmişken terör örgütü hususunda vazife irtibatı asla kurulmadığı hukuksal bir zafiyettir. Terör kabahatinin vazifeyle ilişkili işlenmesi halinde ise destek husus karışıklığı bulunmaktadır. Hizmetlerin terör sebebiyle aksadığının tespitinin Valiliğin yapması yargı teminatını bertaraf etmektedir. Meclis’in seçim yapması kuralından uzaklaşılmış olması nitekim halkımızı o kentlerde yaşayan vatandaşlarımızı derinden yaralamaktadır. Tıpkı vakitte çalışanının misyondan uzaklaştırılması iadesi kararı seçilmiş liderden alınmıştır ve vesayet makamları hiyerarşik amir pozisyonuna girmiştir. Bu kapsamda vatandaşın iradesinin tümden yok sayılması tabanını oluşturduğu gibi aynı zamanda kurumu da neredeyse ortadan yok eden bir etaplı süreci devreye sokmaktadır. Yeniden görevlendirme müddeti belgisiz belediyenin karar yürütme temsilci üzere farklı organlara sahip olmasından beklenen fayda da sağlanamamaktadır.”
“YEREL DEMOKRASİYİ HIRPALIYOR”
“Suçun kişiselliği prensibinden en üst düzeyde uzaklaşılmıştır. Düzenleme fevkalâde şartlar altında çıkarılmış denilse de artık olağan hale gelmiştir. Neredeyse bu bu türlü yerleşik bir uygulamaya dönüşmüştür ki bu yerleşik uygulamamıza asla uygun değildir ve bunun üzere birçok aslında uygulamanın hem şahısları hem kurumları ve hem de o beldedeki vatandaşları derinden yaraladığını, üzdüğü mahallî demokrasiyi hırpaladığını ve açıkçası kederimiz kimi noktalarda tamiri mümkün olmayan tahribatlar yarattığını belirtmek isterim. Bunun ülkemize, ülkemiz mahallî demokrasisine, milletimizin demokrasiye olan inancına yaralar açmaktadır ve 86 milyon yurtsever vatandaşımızın bu memleketin eşit hissedarı olan yurttaşlarımızın yaşadığı bu cennet vatanda hiçbir beldemizin bu cins uygulamaları hak etmediğini düşünmekteyiz. Yeniden Meclisin feshi ve belediye başkanlığının sona ermesine, vazifelerle ilgili cürüm işlenmesi halinde vazifeden almayı ve takip edilecek bu süreç kurallar Anayasamızda ve temel mevzuat 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer aldığından ayrıyeten kayyum düzenlemesine muhtaçlık bulunmadığını arkadaşlarımız öneriyor. Bütün bunlar hem yasanın nasıl uygulandığı mevzuatına dair hem de tıpkı formda bu kanunların birbiriyle olan çelişkisini tespit etme noktasında Türkiye Belediyeler Birliği bünyesindeki hukuk ünitemizin ve uzman arkadaşlarımızın çalışmaları ışığında sizinle paylaşıyorum. Hatayla uğraşın ceza sorumluluğunun kişiselliği üzerinden sürdürülmesi gerektiği tüm kamu çizgi, muhafaza, hatta işçiye kamu görevlilerine kayyım atanmasının devlet geleneğimize hizmetlerini devamlı prensibine büyük terslikler içerdiği, fevkalâde şartlarda getirilmiş kayın düzenlemesinin az evvel dediğim üzere olağan devir kapsamında genişletilmemesi gerektiği, lokal idare geleneğimize ve demokratik teamüllere uygun halkın iradesini yok sayan nitelikli bir kararla alınan kayyım atama uygulamasına son verilmesi değerlendirmesinde bulunuyor ve bunu da kamuoyuyla ve ilgililerle de paylaşmış olmak istiyorum.”
“GEREK UYGULAMA, GEREK BİLİMSELLİK AÇISINDAN ÖNEMLİ SIKINTILAR İÇERDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
“Değerli hemşehrilerim yeniden bir öteki husus ve gereğince hazırlık yapılmadığı ve bu mevzuda bilhassa bizi derinden üzdüğünü tabir ettiğim, böylesi değerli bir mevzuda yeni bir kanun çıkardık diyerek neredeyse tamamında belediyeleri sorumlu kılan bir anlayışla sıkıntıyı Meclis’e taşıyan çalışmayı yanlışsız bulmuyoruz. Bahsettiğim bahis elbette Hayvanları Müdafaa Kanunu. TBMM’ye sunulan Hayvanları Müdafaa Kanunu’nda yapacağım tespitlerin kıymetli olduğunu tabir etmek isterim. Teklifin gerek yol gerek uygulama gerek bilimsellik açısından önemli sıkıntılar içerdiğini düşünüyoruz. İlgili kanun teklifi tahlil odaklı olmak yerine toplumsal sorunun daha da büyümesine neden olacak niteliktedir.”
“ELZEM KONTROLLERİN DE YAPILMADIĞINI BELİRTMEMİZ GEREKİR”
“TBB olarak sokak hayvanları konusundaki problemleri şöyle sıralayabiliriz: Kent ömrü içindeki sahipsiz sokak hayvanları elbette ki tedirginlik yaratmakta ne yazık ki çeşitli atak olayları olmakta, yaralanmaları hatta ölümlere sebep olmaktadır. Sahipsiz hayvanlar alışılmış ki maruz kaldıkları birtakım kahır valilerin olduğunu da test etmek gerekir. Açlık, susuzluk, hastalık, makus muamele üzere hayatlarını tehdit eden risklerle de bu canlılar karşı karşıyadır. İlgili bakanlıklar tarafından mevcut yasaya nazaran yapılması elzem kontrollerin de yapılmadığını belirtmemiz gerekir. Mali imkansızlıklar başta olmak üzere çeşitli nedenlerle kâfi hayvan bakım konutu hizmeti veremeyen yerel yönetimlerle iş birliği yoluna hemen gidilmeli ve bu mevzuda çok eksik bir vakit dilimi işletilmiştir. Bu iş birliği yapılmamaktadır.”
“HAYVANLARIN MAHALLÎ İDARE TARAFINDAN HAYATLARINA SON VERİLMESİ MECBURÎ HALE GETİRİLMEKTEDİR”
“Hayvan üretim tesislerini yasal ve yasal olmayan sayıları binlerle söz eden, edilen hayvan satış noktaları ilgili kontroller yapılmamak ve sonlandırma getirilmemektedir ve çok değerli konu yasa TBMM’ye sunulmadan evvel yasa taslağında tüm sorumluluğun yüklendiği mahallî idarelerle ve bahsin uzmanlarıyla istişare edilmemiş olması ve hususun kamuoyuna açık bir biçimde tartıştırılmamış olması ne yazık ki bildiğimiz bir yolla güya birileri tarafından basına sızdırılıp kamuoyu kendi kendine tartışsın yolunun tercih edilmiş olması, uygar olmayan, demokratik olmayan bir yerde bu taslağın TBMM’ye gelme devrinin sürecini bize yaşatmıştır. Bakanlık datalarına nazaran Türkiye’de 2 milyon sahipsiz köpek bulunmakta. Yeniden bakanlık bilgilerine nazaran Türkiye genelinde hayvan bakım konutlarının toplam kapasitesinin 105 bin adet olduğu ortaya çıkmakta. Bu bağlamda sokak kedilerinin, köpeklerinin toplanıp bakım meskenlerine koruma edilip sahiplendirilmesi için kâfi altyapı bulunmamaktadır. Bu yılın sonuna kadar tamamlanması öngörülen bakımevleri için mühlet de 2028 yılına uzatılmıştır. 2028 yılına kadar bu altyapının sağlanamadığı her hayvanların hayatına son verileceği ortadadır bu mevzuata nazaran. Kanun teklifinde ikincil kademe üzere gösterilmesine rağmen hayvanların mahallî idare tarafından hayatlarına son verilmesi böylelikle zarurî hale getirilmektedir.”
“KISIRLAŞTIR-AŞILA-YAŞAT”
“Köpek üretimi ve satışıyla ilgili kontrol ve kısıtlamalar arttırılmadıkça köpeklerin ve kedilerin öldürülerek sokaklardan nüfusunu azaltmayacağını biliyoruz. Zira boşalan alanlara yeni sokak hayvanlarının süratlice yerleşeceği bilimsel çalışmalarda bir gerçektir. Bu tarafıyla biz TBB olarak canlıların hayatına son vermeden kısırlaştır-aşıla-yaşat siyasetinin en üst düzeyde bir seferberlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa belediyelerimiz ortasında uyum gerek ilçeler gerekse vilayette hudut vilayetlerde tahlil çok büyük değer taşımaktadır. Kısırlaştırma süreçlerinin süpürme biçiminde yapılması sayesinde bölgesel olarak kısırlaştırılmamış hayvan kalmaması amaç olmalıdır.”
“TBB HİÇ GÜNDEME DAHİL EDİLMEDİ”
“Türkiye’nin dünyada en az kuduz olayı gören ülkelerden biri olması kıymetli bir tespittir. Dünya Sıhhat Örgütü köpeklerin toplu halde yok edilmeye çalışılmasının işe yaramadığını hatta zıt tesir yaptığını da raporlamış olması bu yasa çalışılırken bu çeşit bilgilere dikkat edilmediğini tarafımızca tespit edilmiştir. Öte yandan kentlerde ve kırsalda yaşayan kedilerin ve köpeklerin bilhassa fare sıçan üzere hastalık yiyen canlıların istilasını önlediği bilhassa de kırsal bölgelerden kent merkezlerine inecek yaban hayvanlar için de bariyer misyonu gördüğü uzmanlarca tespit edilmiştir. Münasebetiyle birçok canlının öteki türlü sakıncalı hallerini istilalarının baş edilmez duruma geleceği bilhassa teknik arkadaşların tespit ettiği bir durum. Bu manada bilhassa ülke genelinde sistemli ve tesirli bir kısırlaştırma kampanyası, ilgili bakanlıkların kamu kurumlarını tüm mahallî idareler, sivil toplum kuruluşları, gönüllüleri sürece dahil edilmesi, bakım bakımevi açma zarurî olmasına karşın bunu yerine getirmeyen lokal idarelerle ilgili sıkı kontrollerin yapılması, mali zorluk yaşayan belediyelere ve bilhassa işletilmesi konusunda ve üretimi mevzuda bakanlığın dayanak sağlaması, hayvan üretim tesislerinin ruhsatlandırılması ve işletilmesiyle ilgili çok sıkı kriterlerin belirlenmesi ve bilhassa internet üzerinden yasa dışı satış yapan işletmelerin, şahısların hakkında önemli caydırıcı cezaların yapılması üzere konuların ekleneceği ve şeffaf bir biçimde çalışılarak, düşünün ki TBB hiç gündeme dahil edilmedi.”
“ZORLAMA BİR TEŞEBBÜSÜN GERÇEK OLMAYACAĞINI SÖZ ETMEK İSTERİM”
“Türkiye Belediyeler Birliği’nin ya da başka belediyelerden hiçbir halde görüş alışverişinin yapılmadığı bir ortamda yapılan bu çalışmanın gerçek olmadığını ve kesinlikle bu çalışmalarla birlikte sonucun Meclis’e taşınması gerektiğini tekrar sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak isteriz. Bilhassa vatandaşlarımızın âlâ bir eğitime tabi tutulması, sokak hayvanları tabiat, kentte kentle tabiatın ahengi ve bilhassa insanların bu mevzuda bilinçlendirilmesiyle ilgili konuların da okullarda kesinlikle bir eğitime dönüşmesi ve müfredata konulmasının toplumsal şuur açısından da değerli olduğunu belirtmek isteriz. Bu istikametiyle şu anda Meclis’te görüşme uğraşı içerisinde ve zorlama bir teşebbüsün yanlışsız olmayacağını tekrar söz etmek isterim.”
SU VE TAŞKIN KANUNU
“Son konu olarak Su Kanunu ve Taşkın Kanunu hakkında geçenlerde Tarım ve Orman Bakanlığımızla birlikte çalışmaya katıldık ve Ulusal Su Kurulu toplantısına katıldım. Her şeyden evvel de Ulusal Su Kurulu toplantılarını önemsiyorum ve bu bahiste Sayın Bakanımızın ve orada bulunan heyetin en aktif bir biçimde bu işin içinde olma çabasını görmekten de şad olduğumu tabir etmek isterim. Ulusal Su Kanunu’nun çok kıymetli olduğunu, bu sıcak günlerde bu kuraklığı tekrar konuştuğumuz ortamda iklim değişikliğinin tesirlerini en üst düzeyde konuştuğumuz bu ortamda kesinlikle çok değerli, kalıcı kanunlara dönüşmesi gerektiğini yıllarca ülkemize hizmet etmiş İSKİ kanunu üzere kimi özel kanunların korunarak geliştirilerek su yönetimlerinin daha aktif, daha yerelde güçlü kurumlar haline gelmelerinin sağlandığı bir yasal yer oluşmasını önemsiyoruz. Bu tarafıyla TBB olarak ve bütün belediyelerimiz ismine Su Kanunu’nun ve Taşkın Kanunu’nun iştirakçi bir biçimde ki taşkın kanununa görüş ilettik… Bu hususta Su Kanunu’nun şimdi paylaşılmadığını ancak bu hususta özel oturumla Ulusal Su Kurumu’nda görüşüleceğini ve öncesinde de tekrar belediyelerimizin görüşüne başvurulacağını, TBB’nin de görüşüne başvurulacağını ümit ederek bu çalışmaları önemsediğimizi belirtmek isterim.”
“ORTAK AKILLA VE İŞ BİRLİĞİYLE BÜTÜN SIKINTILARA EĞİLME KONUSUNDA KARARLI BİR HEYETİZ”
“TBB çatısındaki güçlü kurumumuzun bedelli encümen üyeleri, belediye başkanı arkadaşlarımla yaptığımız çalışmaların özetini sizlerle paylaştım. Biliniz ki ortak akılla ve iş birliğiyle bütün sıkıntılara eğilme konusunda kararlı bir heyetiz. Türkiye Belediyeler Birliği’nin bu periyotta geçmiş devirden farklı olarak çok kapsayıcı, çok adil ve eşit bir hal içerisinde olacağını tabir etmek isterim. Burada ayrımcılığın bittiğini, birilerinin imtiyazlı olduğu periyodun sona erdiğini bütün vatandaşlarımızla, bütün belediyelerde paylaşmak isterim. Herkese eşit aralıkta tüm belediyelerimizle ortak ve ahenk içerisinde çalışıyor olacağız. Hiçbir yurttaşımızın verdiği oy nedeniyle cezalandırılmasına, belediye hizmetlerinden öbür vilayet ve ilçelerine oranla daha az faydalanabilir pozisyona getirilmesine gönlümüz asla razı olmayacak ve bu bahiste çaba edeceğiz. Kapsayıcılıktan uzak siyasetler asla güçlenmesini dilek ettiğimiz demokrasi sürecimize yakışmaz. Bu manada mutlak gayret ve fikir beyanlarımıza ve uğraşlarımız kurumlar seviyesinde vatandaşlarımızın bilgilendirilmesi süreciyle devam edeceğiz. Biz Türkiye Belediyeler Birliği’nin en kapsayıcı ve demokrat idare olma savımıza yakışır bir idare sergileme uğraşı içerisinde olacağız.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
