TV imalcisi ve sunucu Armağan Çağlayan’ın GAİN’e özel hazırladığı “Gör Beni” programının yeni kısım konuğu, ünlü oyuncu Evrim Alasya oldu. Reyting rekorları kıran dizisi “Kızılcık Şerbeti”ni, oyunculuğun hayatındaki yerini ve en değerli kırılma noktalarını tüm samimiyetiyle anlatan Alasya’nın açıklamalarından satır başları şöyle;
– “Kızılcık Şerbeti’nden evvel ‘Yalı Çapkını’ ve ‘Ömer’ dizileri teklif edilmişti. Hangisini seçeyim derken ‘Kızılcık Şerbeti’ geldi ve senaryoyu okuduğum an gözüm hiçbir şey görmedi. Kıvılcım, çok karşıt köşe bir karakter. Korkmadım mı, korktum! Gelebilecek her türlü linçe kendimi hazırladım, hatta birinci kısımlarda kendi arkadaşlarım bir şeyin propagandasını yapıyoruz zannetti. Herkese ‘Sakin olun’ dedim. Kıvılcım’a asla bu türlü bir sevgi seli beklemiyordum.”
– “Bizim işimiz his değişimine dayalı bir iş. O biraz hırpalayıcı olabiliyor, orayı bazen yönetemeyebiliyorsunuz. Şu an biraz o raddedeyim, itiraf edeyim. Oynamaktan biraz uzaklaşmam gerekiyor. ‘Tükenmişlik sendromu’ndayım demiyorum, tükenmiş değilim ancak çok yoruldum.”
– “Dizi müddetlerinin kısalması oyuncuların kendi gayretleriyle yapılabileceği bir şey değil. Kanal, kanal yöneticileri, politikler; onların düzenleyip sistem haline getirebileceği bir bahis bu… Bütün oyuncular bu mevzuda birlik olmayı beceremiyoruz.”
– “Bazen ‘Biz nankör müyüz’ diyorum. Çalışmıyorken ‘İşim yok’ diye hayıflanıyoruz, çalışırken de ‘Çok yoruldum’ diye… Bizim işimizin ortası yok. Ya hiç çalışmayıp yalnızca konutta oturuyorsunuz ya da çalışırken o denli bir tempoya giriyorsunuz ki inanın, sahiden nefes alacak vaktimiz yok!”
“TV’de derinliği olan şeyler oynayamıyorsun”
– “Yaşım ilerledikçe gözlemliyorum, evvelce daha şuursuzca oynuyormuşum. Artık kendimi daha gözlemleyerek oynuyorum.”
– “Kızılcık Şerbeti’ni önemli bir çocuk kitlesi izliyor. Benimle fotoğraf çekinmek istiyorlar. Ancak bu çocukların Kızılcık Şerbeti’ni izlemesi ne kadar gerçek?”
– “Pandemide dünya durdu. Para kazanmak için Instagram’da içerik üretmeyi bile düşündüm ancak o ben değilim. Ne yapabilirim diye düşündüm, aklıma bir şey gelmedi. ‘Şu an İstanbul’da olmanın manası yok, al kitaplarını İzmir’e, annenin konutuna git’ dedim. Lakin sonra ‘Kırmızı Oda’daki Meliha karakteri geldi. Her şeyi bırakıp gitmeye kadar vermişken karşıma mucizevi bir rol gelince ‘Yoo, tamam hayat benim bu işi yapmamı istiyor’ dedim.”
– “Kadınların kendilerine makûs davrandıklarını düşünüyorum. Bir şey pompalanıyor. Bayanların dış imgesi çok garipleşmeye başladı. Bayanlar bir şeyin içinde kayboldu, büsbütün dış manzara odaklı yaşamaya başlıyorlar. Hepimiz kendimize bakalım ancak bu iş bir yerden sonrası öbür bir şeye dönüşüyor. Bu mevzunun bayanların kendi başlarında kendilerine verdikleri değersizlikle ilgili olduğunu düşünüyorum.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
