Gaziemir’de Sindirim Sistemi Sıhhati ele alındı
Gaziemir Belediyesi ve Sağlıklı Yaşıyoruz platformu iş birliğinde düzenlenen “Sağlıklı Yaş Alma”
buluşmalarının ikincisinde “sindirim sistemi sağlığı” konusunda bilgiler paylaşan tabipler,
yurttaşlardan gelen soruları da cevapladı.
Gaziemir Belediyesi ile Sağlıklı Yaşıyoruz platformunun iş birliğinde düzenlenen “Sağlıklı Yaş
Alma” temalı toplantıların ikincisi “Otoimmün ve Kronik Hastalıklarla Çaba İçin Sindirim
Sistemi Sağlığı” konusunda yapıldı. Atatürk Kültür Merkezi’nde, Sağlıklı Yaşıyoruz kurucuları
Nurçin Çağlar ve A. Okan Çağlar’ın moderatörlüğünde düzenlenen aktiflikte, sindirim sistemi
ilişkili hastalıkların kök nedenleri ile tedavi ve bu hastalıklardan korunma formülleri konuşuldu.
Toplantının birinci kısmında 10’ar dakikalık sunumlar yapan tabipler, ikinci kısımda ise
dinleyicilerden gelen soruları cevapladı.
“Sindirim sistemi grup çalışmasıdır”
İnsanların 600 metrekarelik sindirim sisteminin dış ortamla en çok temasta olduğu alan olduğunu
ifade eden, sindirim sistemini “karmaşık bir kimya tesisi” diye tanımlayarak “Sindirim Sisteminin
Genel İşleyişi” başlıklı sunumuna başlayan Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, “Sindirim sistemi bir
takım çalışmasıdır. Sindirim sitemindeki bir organ işini yapmadığı vakit bütün sistem etkileniyor.
Sindirim ağızda başlar. Şayet ağızda sorun varsa sindirimin geri kalanını garanti altına almanız
imkânsızdır. Zira dişlerle besinlerin parçalanıp midenin ve ince bağırsakların onları vücuda
alınabilecek boyuta getirmesi gerekiyor. Ağzınızda diş eksiği varsa sindirim zahmeti yaşama
oranınız yüzde yüz. Bir lokma en az 15-20 defa çiğnenmeli. Tükürük salgısının tam olması gerekiyor.
Mide asidi çok kıymetli. Mide asidi yiyeceklerin içindeki mikropları öldürüyor ve proteinleri açıyor.
Sindirim salgılarıyla, besinler daha da küçültülerek bedene girebilecek boyuta getiriliyor.
Bağırsaklarımızdaki bakteri-virüs istikrarı bozulursa sindirim sisteminde badire yaşanır. Mukus ne
kadar fazlaysa o kadar inançtayız. Büyük abdestte mukus görülmesi işlerin yolunda olmadığının
göstergesidir. Otoimmün hastalıkların kök nedeni genetik taban, bağırsak disbiyozisi, tetikleyici
olay olmasıdır. Yani taban hazırsa otoimmün hastalıkların çıkması çok kolay. Eklem ağrıları, deride
döküntü, dikkat dağınıklığı, alerji üzere ögeler disbiyozisin belirtileridir” diye konuştu.
Zoom üzerinden bağlandığı toplantıda “Bağırsak Bariyer Sistemi” konusunda sunum yapan Op. Dr
Mehmet Tekinel şunları söyledi:
“Surlarımız zayıflarsa bağırsaklarımızdaki bakteriler bizim bir numaralı düşmanımız olabiliyor.
Bağırsak bariyer işlevi dış dünyaya karşı oluşturduğumuz bağışıklıkta orkestra şefi üzere görev
alıyor. Bağırsaklar, muazzam bir şantiye ve bedenin gücünün yüzde 40’ını kullanıyor. Eğer
surlarımız kuvvetliyse, komşularımızla barış içinde yaşarız, onlardan gelen vitaminleri kullanabiliriz.
Eğer bağırsak bariyer işlevi bozulduysa disbiyozis oluşuyor. İntra-epitelyal lenfositler, düşman
bakterilerin bedene girmesini maniler, hasar görmüş bağırsak hücrelerinin yenilenmesine yardımcı
olur, orantısız bağışıklık cevabı oluşmasını maniler. Beslenme ve hayat usulü hastalıklardan
korunmada değerlidir. Yanlış diyetlerle beslenirsek otoimmün hastalıklar tetikleniyor. Sebzeler
mutlaka tüketilmelidir. Sebzelerin çiğ ya da kısık ateşte pişirilerek tüketilmesi en sağlıklı
yöntemdir.”
“Bağışıklığın yüzde 90’ı ince bağırsakta”
“SIBO”: İnce Bağırsakta Bakteriyel Çok Çoğalma Nedir? Bedenimizi Nasıl Etkiliyor?,
başlığında sunum yapan Uzm. Dr. Canan Sunay, “SİBO’lar kanser dahil kronik hastalıkları besleyen
bir tablo. Yemek sonrası oluşan şişkinlikler, inatçı kilo almaları, kabızlık ve ishalin birebir anda
görülmesi SİBO belirtisidir. Depresyon, hastalıkların birçoklarının temel nedenidir. Kronik kompleks
hastalıklarda, beyin hastalıkları da, otoimmün bir hastalıkta, sindirim sistemi hastalıklarının da
devreye girdiği hastalıklarda, oyun kurallarını asıl değiştiren şey bağırsak istikrarını yeniden
oluşturmak ve kök nedeni ele almaktır. Bunun için de beden sistemlerinin nasıl çalıştığına ve
birbirleriyle kontağına hakim olmak gerekiyor. İnce bağırsaklar bedenin en immunaktif
bölümüdür ve bağışıklığın yüzde 90’ı ince bağırsakta yatıyor. SİBO bir çeşit durma hastalığıdır.
Bağırsağın temizlenememesi buna yol açıyor. Hasebiyle sık sık yemeyin, atıştırmayın. Stres
bağırsak hastalıklarının kök nedenidir. Sindirim salgılarının az olması da SİBO nedenidir. Diyetle,
öğün ortalarını açarak, sindirimi ve detoksu destekleyerek, bağırsak bariyerini onararak, mikrobiyomu
destekleyerek SİBO tedavi edilir” dedi.
“Safra kesesine dikkat”
Op. Dr. Hakan Akıncı ise safra kesesinin sindirim sistemindeki kıymeti hakkında sunum yaptı. “Safra
kesesi kıymetsiz görülüyordu fakat çok değerli olduğu anlaşıldı. Safra kesesi, safrayı oniki parmak
bağırsağına ileterek yağların sindirimini sağlar” diyen Op. Dr. Hakan Akıncı, “Yağların ufaltılarak
emilmesini, hücre duvarında kullanılmasını sağlıyor. Sıhhatsiz şeyler yediğimizde, özellikle
kolesterol safrada taşlar oluşturuyor. Taşlar safra kesesi kanalını tıkayabiliyor. Bu durum safra
kesesinin safrayı atamamasına yol açıyor ve ağrı başlıyor. İki saat sonra safra kesesi duvarı
iltihaplanıyor ve bulantı kusma, yüksek ateş, halsizlik şikâyetleri ortaya çıkıyor. Bu durumda safra
kesesinin acil alınması gerekiyor. Safra kesesi alınanlar, sağlıklı beslenirse safra gastriti yaşamazlar.
Safra kesesi alınanlar, çok yağlı yemekler yememeli, sıhhatsiz yağları hiç tüketmemelidir” diye
konuştu.
“Gıda bilgidir”
Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, toplantıdaki “Sindirim Sistemi Sıhhati ve Beslenme” sunumunda
beslenmenin sindirim sistemine tesirlerini anlattı. “Çürümeyen hiçbir şeyi sindirim sistemine
sokmamalıyız” ikazıyla sunumuna başlayan Prof. Dr. Nazan Uysal Harzadın, “Bağırsak hücreleri
arasındaki sıkı ilişkilerin sağlamlığı D vitamini, C vitamin ve çinkoya bağlıdır. Fazla kahve
içmek, fazla tuzlu yemek, fosforik asit bulunan içecekler, fruktoz, alkol, sigara kullanımı, bağırsak
hücreleri ortasındaki sıkı temasları zafiyete uğratıyor. Zonulin proteini, bağırsak bariyerinin
kontrollü halde açılmasını sağlıyor. Gluten, zonulini artırarak dengeyi bozuyor. Bağırsak
bariyeriyle ilgili sorun varsa mısır, yulaf, arpa, pirinç yenmemelidir. Eliminasyon diyetiyle
vücudumuza ziyan veren besinleri bulabilirsiniz. Bu halde sıkıntılı besinleri beslenmeden çıkararak,
sindirimdeki sorunları çözerek bağırsak tamiratı yapabiliriz. Besin bilgidir; ne yediğiniz kadar ne
zaman yediğinizde değerlidir. İki öğün ortasında 3 saatten az vakit olmamalıdır. Gülmek en kolay ve
en ucuz düzgünleşme yöntemidir” tabirlerini kullandı.
“Hayatı sindirin”
Felsefecilerin görüşlerine sunumunda yer vererek hayatın sorgulanması gerektiğine vurgu yapan Op.
Dr. Ertan Sunay, “İkinci defa yaşıyormuşuz üzere ve birincisinde yanlış davranmışsınız üzere yaşamalısınız.
Şu anda harekete geçip, artık hatasızlığa yanlışsız yönelmemiz gerekiyor. Sindirimi en sıkıntı ancak en
gerekli olan şey hayattır. Besinleri güzel sindiremezseniz, sağlıklı yaşayamazsınız. Hayatı
sindiremezseniz hiç yaşamamış olursunuz.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
