Yeni Şafak gazetesinin kuruluşunun 30’uncu yılı hasebiyle Rami Kütüphanesi’nde düzenlenen “Türkiye’nin Birikimi 30 Yaşında” programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, gazetenin, hakkaniyetli haber ve gazetecilik anlayışıyla Türk basın tarihinde müstesna bir yere sahip olduğunu söyledi.
İletişim Lideri Altun, Yeni Şafak gazetesinin yayın hayatına başlar başlamaz nesilleri için nitekim müstesna bir yere sahip bulunduğunu, siyasi perspektif kazanmalarına ve entelektüel zenginlik elde etmelerine katkı sunan değerli bir mecra olduğunu tabir etti.
Gazetenin yaptığı haberlerle gizlenmek isteneni, üstü örtüleni, gösterilmek istenmeyeni, hakikatleri görünür kıldığını söyleyen Bağlantı Lideri Altun, sesi kısılan, ötekileştirilen, itilen mazlumun, mağdurun sesi olduğunu kaydetti.
İletişim Lideri Altun, periyodu prestijiyle gazetenin hem eleştirel bir çizgide yayın yaptığını hem de ulusal bir duruş sergilediğini anlattı.
Yeni Şafak’ın köşe ve yorum yazılarıyla da entelektüel birikimlerine hatırı sayılır katkılarda bulunduğunu söz eden Bağlantı Lideri Altun, bu yazıların yalnızca aktüel, mahallî olanı değil bölgesel, global ve tarihi olanı ele alan, muhatabına, okurlarına perspektif kazandıran yazılar olduğunu lisana getirdi.
İletişim Lideri Altun, birçok pahalı ismin Yeni Şafak gazetesinde Türkiye’nin problemlerini ele aldığını, okurlarına istikamet verdiğini belirtti.
Gazetenin eski genel yayın direktörlerinden Akif Emre’yi anan Bağlantı Lideri Altun, üniversiteyi bitirdikten sonra kitap yayıncılığına başladığında Emre’nin İzler ve Globalliğin Fay Çizgisi isimli iki yapıtının editörlüğünü yapma imkânına eriştiğini, bu yapıtların de Emre’nin gazetede yazdığı yazılardan derlendiğini anımsattı.
İletişim Lideri Altun, Yeni Şafak’ın gazetecilik, habercilik ve fikir okulu olduğunu söz etti.
Gazetenin “Türkiye’nin Önü Aydınlık” manşetiyle yayın hayatına başladığını hatırlatan Bağlantı Lideri Altun, “Bugün bu cümleyi kurmak kolay. Hepimiz Türkiye’nin önünün aydınlık olduğuna çok güçlü bir halde inanıyoruz hamdolsun. Ancak Yeni Şafak gazetesi bu manşeti güç, karanlık günlerde attı, ‘Türkiye’nin önü aydınlık.’ dedi. Gerçekten bu manşetten bir müddet sonra Türkiye, 28 Şubat sürecini, zulmünü yaşadı. 28 Şubat yalnızca milletin bedellerini maksat alan bir akın da değildi, temel prestijiyle toplumun yerli ve ulusal kısımlarını tarih dışına itmeye yönelik kirli bir operasyonun, siyasal mühendislik projesinin de ismiydi. Türkiye’yi Batılı sömürü nizamının ve Batıcı bağımlılık sisteminin bir modülü hâline dönüştürmeye, daha doğrusu onu geri döndürülemez formda bu bağımlılık nizamının ve sisteminin bir ögesi yapmaya yönelik bir darbe teşebbüsüydü. Maksat, Türkiye’yi içe kapatmak ve ebediyen kendi çelişkileriyle malul bir hâlde onu sıkıştırmaktı.” diye konuştu.
İletişim Lideri Altun, bin yıl süreceği söylenen bu fetret döneminde Türkiye’nin kültürel, siyasal ve toplumsal sınırlarının yeni baştan düzenlenmeye çalışıldığını belirterek, şöyle devam etti:
“Hatırlayın, kimi gazete yöneticilerinin, köşe muharrirlerinin adeta tıpkı merkezden işaret almış üzere benzeri argümanlarla bu ülkenin çocuklarına nasıl saldırdıklarını gördük, izledik. O yıllarda ‘militan gazetecilerin’, kelamım ona gazetecilerin zafer sarhoşluğu içinde hareket ettiklerini ve periyodun gazete manşetlerini, köşe yazılarını nasıl kötücül bir biçimde şekillendirdiklerini gördük. Herkesin sus pus olduğu bu periyotta bütün baskı ve siyasetlere karşın Yeni Şafak gazetesi susmadı. O nedenle Yeni Şafak gazetesini bugün büyük bir gururla anıyoruz. O gün orada gerçeklerin ve hakikatin gür sesi olmayı tercih ederek, tarihin yanlışsız yerinde durdu. Böylesi bir ortamda ‘Türkiye’nin Önü Aydınlık’ manşetiyle yayın hayatına başladı ve dahası darbe ortamına karşın haktan, hakikatten ve ulusal iradeden yana durdu. Böylece bu ülkeye, bu topraklara, bu vatanın evlatlarına inanarak ve güvenerek hareket etti.”
O günlerden sonra umudu, “Türkiye’nin önü aydınlık” kelamını haklı çıkaran gelişmeler olduğunu söz eden İrtibat Lideri Altun, “Hamdolsun ki devreye sokulmaya çalışılan tüm siyasi ve toplumsal mühendislik uğraşları akim kaldı ve 2002 yılından itibaren Türkiye yeni bir periyoda girdi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı ve dirayetli liderliği ve milletimizin ferasetiyle ülkemizin önüne konulmak istenen bariyerleri yerle bir etti ve Türkiye o devirden bu periyoda bir şahlanış periyoduna girdi. Endüstride, dış siyasette, savunmada, irtibat ve medya alanında, birçok alanda bugün 30 yıl öncesiyle mukayese edilemeyecek bir Türkiye var karşımızda.” sözlerini kullandı.
İletişim Lideri Altun, günümüz Türkiye’sinin artık üniversite kapılarından kovulan başörtülü öğrencilerin olmadığı, kılık-kıyafeti, dinî inancı ne olursa olsun özgürce eğitim almanın ve birebir vakitte da eğitim vermenin mümkün olduğu bir Türkiye olduğunu lisana getirerek, şunları kaydetti:
“Günümüz Türkiye’si, demokratik iradesine cuntacılar tarafından balans ayarı yapılamayan, iç ve dış birtakım mihraklarla iş birliği hâlinde darbe yapmak isteyenlerin bizatihi milletimiz tarafından derdest edildiği bir Türkiye’dir. Günümüz Türkiye’si, dünyanın neresinde olursa olsun, mazlum ve mağdurun yanında olmayı en kıymetli insani, tarihî ve vicdani görevi telakki eden bir Türkiye’dir. Günümüzün Türkiye’si yalnızca kendi hudutlarında değil, bölgesel ve global düzlemde oyun kurucu, kendi aleyhine oluşturulmaya çalışılan oyunları bozan ve problemlerin, krizlerin tahlilinde etkin rol alan bir Türkiye’dir. Bugünün Türkiye’si şanla, gururla kutladığı yüzüncü yılında bir kısım çevrelerin hayal bile edemediği bilimsel başarılara imza atan, uzay seyahatini başlatan bir Türkiye’dir.”
Bugün Türkiye’de siyasal alanda yaşanan çoğulculukla birlikte medya alanında da çoğulculuğun yaşandığını gördüklerini kaydeden İrtibat Lideri Altun, “Türkiye’de ne yazık ki yıllar yılı Batıcı seçkinler nasıl ki toplumun büyük bir kısmını siyasal alandan, kamusal alandan kovmaya çalıştılarsa medya alanından da kovmaya çalıştılar. Medya, bu tarafıyla Batılı ideolojinin ve hayat nizamının bir endoktrinasyon aygıtına dönüştü adeta. Doruktan inmeci çağdaşlaşmanın bir aracı olarak kurumsallaştı. Ne var ki Türkiye özgürleştikçe, demokratik alan genişledikçe, toplumun farklı kısımları de kamusal alanda görünür hâle geldi. Böylece medya alanı da çeşitlendi, güçlendi, genişledi.” diye konuştu.
“Türkiye yeni medya araçları üzerinden devşirilen hibrit tehditlere en fazla maruz kalan ülke konumundadır”
İletişim Lideri Altun, Necip Fazıl’ın “Türkiye’nin bir buçuk asırdır beklediği gerçek ruh ve kültür ihtilali, evvel Babıali’nin ulusallaştırılması, ahlakileştirilmesi ve temel görüşe oturtulmasıyla mümkündür.” kelamlarını anımsatarak, şöyle konuştu:
“Gerçekten de basın, medya ve irtibat alanında yaşanan ulusallaşma 2002 sonrasında kendisine kurumsal bir karşılık bulabilmiştir. Elbette nasıl ki bir periyot Büyük Doğu üzere yayınlar kuvvetli periyotlarda varlık göstererek bir bedel ve fikir transferine imkân tanıdıysa birebir halde 1990’ların çetin şartlarında da Yeni Şafak bu paha zincirini muvaffakiyetle temsil etmiştir. Bu uğraşlar olmasaydı biz bugünün medya ekosisteminde nefes alıp veremezdik. Bu çabalar olmasaydı medyada hâlâ Batıcı tahakküm arzı endam etmeye ve milletimizi Batılı sömürge tertibinin beklentileri doğrultusunda büyük bir rahatlıkla manipüle etmeye devam edecekti. Hamdolsun ki bu rahatlığa sahip değiller. Ancak bu demek değil ki rahat duruyorlar.
Geleneksel medya araçlarıyla elde edemedikleri ne varsa bunları yeni medya nizamıyla dijital medya araçlarıyla elde etmeye çalışıyorlar. Türkiye’ye karşı hibrit tehditler aracılığıyla, yeni medya yol ve formülleriyle bir yıpratma savaşı yürütüyorlar. Türkiye bugün bütün dünyada yeni medya araçları üzerinden devşirilen hibrit tehditlere en fazla maruz kalan ülke pozisyonundadır. Oxford Üniversitesi başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşların yaptığı somut araştırmalarda Türkiye bugün dünyada en çok dezenformasyona maruz kalan ülke olarak tasnif edilmektedir.”
İletişim Lideri Altun, bunun gerisinde iktidar çabası olduğunu vurgulayarak, “Bunun ardında, açık ve net bir formda söz etmemiz gerekir ki bir global, siyasal mühendislik projesi var. Nedir bu? Türkiye’yi yine Batıcı bağımlılık tertibinin bir ögesi hâline getirmek. Yine Batılı sömürge tertibinin izinde giden, bağımlı bir aktöre dönüştürmek ve onu tezlerinden vazgeçirmek.” diye konuştu.
Türkiye’nin son 10 yılda bu bağlamda birçok melez akın ve darbeye maruz kaldığını kaydeden İrtibat Lideri Altun, “Gezi kalkışmasından darbe görünümlü 15 Temmuz işgal teşebbüsüne, ekonomik ataklardan terör akınlarına kadar birçok atakla Türkiye karşı karşıya kaldı. Artık buna sistematik dezenformasyon hücumları eklenmiş durumda. Tam da bu nedenle biz uğraşımızın değerli bir kısmını dezenformasyonla uğraşa ayırıyoruz. Bu sistematik dezenformasyonlar yalnızca medya ve irtibat alanıyla, basın kesimiyle hudutlu bir problem de değildir. Daha geniş bir alanda siyasi ve stratejik bir tabanda karşımıza çıkan bir tehditten bahsediyoruz. Bu nedenle biz, dezenformasyonla gayret etmeyi bir ulusal güvenlik sorunu olarak telakki ediyoruz. Bu çabayı de yalnızca ulusal bir gayret olarak değil, global bir çaba olarak görüyoruz.” tabirlerini kullandı.
İsrail’in zulümlerine eşlik eden dezenformasyon kampanyalarına da tam da bu münasebetle karşı çıktıklarını tabir eden Bağlantı Lideri Altun, İsrail’in dezenformasyon taarruzlarını böylece yalnızca Türkiye içinde değil, bütün dünyada bertaraf ettiklerini, bunun için ağır çaba sarf ettiklerini anlattı.
İletişim Lideri Altun, dezenformasyonla gayret noktasında Yeni Şafak üzere güçlü, kurumsal, klasik medya kuruluşlarının uğraşına çok değer verdiklerine dikkati çekerek, “Zira bizler ortak bir çaba veriyoruz. Bu çabanın ismi sözün tam manasıyla hakikat gayretidir. Çünkü bugün ziyadesiyle muhtaç olduğumuz temel paha hakikattir. Palavranın sıradanlaştığı, artık hakikatin önemsizleştirilmek istendiği bu periyotta hakikat için verilen çaba en gururlu çabadır. Bu hakikat gayretinde yanlışsız haberin, gerçek prosedürlerle ve süratle ortaya çıkarılması, gazeteciliğin bir meslek olarak milletlerarası alanda savunulması son derece kıymetli, stratejik, hayati bir ögedir.” diye konuştu.
Yeni Şafak’ın bu manada analog devirde ortaya koyduğu başarıyı dijital periyotta de sergilemesinin çok kıymetli olduğunu söyleyen İrtibat Lideri Altun, bu taraftaki çabaları için gazeteye teşekkür etti.
“Yeni meydan okumalarla karşı karşıyayız”
İletişim Lideri Altun, bu alanın daima geliştiğini ve bu alanda daima yeni hibrit tehditlerle karşı karşıya kaldıklarını lisana getirerek, “Özellikle yapay zekâ teknolojileri sonrasında yeni meydan okumalarla karşı karşıyayız. Yapay zekâ alanını yönetmek bu manada son derece değerli bir konu. Bugün Türkiye’deki esaslı medya kuruluşlarının bir başka meydan okuması da milletlerarasılaşma problemidir. Yeni Şafak’ın bu taraftaki güçlü çabalarının de farkındayız. Bunun için de kendilerini tebrik ediyoruz. Çünkü artık Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bir milletlerarası adalet gayreti veriyor ve bu çabada sahiden medyamızın dayanağı çok lakin çok kıymetli.” dedi.
Türkiye’nin uzun yıllar vesayete karşı bir demokratikleşme gayreti verdiğini kaydeden Bağlantı Lideri Altun, bu uğraşta Yeni Şafak’ın gerçek yerde durduğunu, çabayı desteklediğini söyledi.
“Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya beşten büyüktür’ mottosuyla söz ettiği çaba, milletlerarası alanda tesirli sonuçlar doğuracak bir mücadeledir”
İletişim Lideri Altun, gelinen noktada Türkiye’nin milletlerarası alanda adalet çabasına öncülük ettiğini lisana getirerek, “Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya beşten büyüktür.’ mottosuyla söz ettiği bu gayret, önümüzdeki periyotta, memleketler arası alanda son derece tesirli sonuçlar doğuracak bir çabadır. Biz buna inanıyoruz ve medyamız bu noktada Yeni Şafak gazetesi de dâhil olmak üzere yerli ve ulusal medyamız, Türkiye’nin milletlerarası adalet çabasına takviye verecek halde uluslararasılaştırma kabiliyeti geliştirmesi gereken yapılardır. Biz, dezenformasyon rejiminin el birliğiyle, sizlerle, daima birlikte çaba ederek hakikatin yerini almasına müsaade etmeyeceğiz.” sözlerini kullandı.
Türkiye’de gazetelerin Tanzimat’tan bu yana yayın hayatlarına devam ettiğini, bu 200 yıllık müddet zarfında kimi yayınların eskidiğini, tarih olduğunu, kiminin yaptıkları yayınlarla tarihe geçtiğini belirten İrtibat Lideri Altun, Yeni Şafak’ın 30 yıllık birikimiyle tarihe geçtiğini, değerli işlere imza attığını kelamlarına ekledi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
